ÖZGÜRLÜĞÜN ANAHTARI  KREDİ KARTI

 ÖZGÜRLÜĞÜN ANAHTARI  KREDİ KARTI
HAVVA LAKUTOĞLU

Kız ve erkek çocuklarınızı önyargıdan, ayrımcılıktan ve toplumsal cinsiyet ayrımcılığından uzak bir dünyada büyütmek ister misiniz? Koşullanmış tüm dayatmalardan uzakta…

O zaman her şey daha iyi olmaz mıydı?

Bir kız çocuğuna ya da bir erkek çocuğuna sırf kız olduğu için ya da erkek olduğu için yapmasını hatta yapmaması gerekenleri söylemek ve kalıba sokmak ne kadar acı.

Cinsiyet rolleri çocukken dağıtılıyor. İlk doğduğu andan itibaren, pembe ve maviyle.

Sonra da biraz büyüyünce kızlar bez bebek ya da mutfak malzemelerinden oluşan oyuncak setiyle oynarken, erkeklerde araba ya da vinç makineli iş makineleriyle oynuyor.

Cinsiyet rollerimize çocukluktan alıştırılıyoruz.

Kız çocuğunu da erkek çocuğunu da anne yetiştiriyor. Oysa babalarda bu işte üzerine düşen görevleri yapsa dünyaya daha dengeli ve eşit bireyler yetiştiririz. Anne ve babanın bir arada olduğu ve çocuk üzerindeki katkının eşit olduğu bireyler. Anne çalışsa da çalışmasa da görevi çocuğunu yetiştirmek ve iyi bir eş olmaktır.

Bugün eğer mevzu kadın meselesiyse, inanın bu mesele de ülke olarak sınıfta kalmışız. Gerçi dünya da sınıfta kalmış.

Susan, konuşmayan daha doğusu konuşturulmayan, itaat eden, muhafazakarlaştırılan “Makbul” kadın modeli yaratılmaya çalışılıyor. Bazen mekruh, bazen günah, bazen ayıp, bazen de ahlak yaftasıyla kadına sadece sus payı düşüyor.

Oysa kadın olmak erkeklerin istediği gibi olmak değildir. Kendisi istediği gibi olmaktır. Bu erkek için de geçerlidir.

Eksik ve fazla dengesi gibi. Hep hem eksik, hem fazla olacak yaşam. Ama bu iki cinsin dengesiyle tam olacak. Her şey birlikte güzel. Her şeyi yüzde elli bölüşürsek eşit oluruz.

Hepimiz kadın ya da erkek birer bireyiz. Ölçülerle ve dayatmalarla karşılaşan kadın maalesef hep ona verilen role uygun olarak davranmaya çalışıyor.

Eğer oğullarınıza, karşı cinse saygı duymayı öğretirseniz sorunlar azalır. Nasıl ki kız çocuklarına kocana karşı saygılı ol deniliyorsa erkeğe de kadınına karşı saygılı olması öğretilmeli.

“Oğullarınıza gece yarısı evine dönen kadının aranmadığını öğretin.

Bir kadının omuzuna cinsel olarak değil arkadaş olarak sarılabileceğini öğretin. Her iki cinse de dokunmaktan korkmamasını öğretin. “diyor Albert Einstein

Ahlaklı olmanın giydiği kıyafet, sürdüğü ruj, giydiği pardesü, çizmesi ya da eteğinde olmadığını da öğretin olur mu? Giydiğimiz kıyafetler, yaktığımız aksesuarlar ya da içtiklerimiz, yediklerimiz ahlak değildir.

Kadınlar genelde Melike Şahin’in sözlerinde ki gibi “cebinde ki, mutlu sonu arıyor” gibi gösteriliyor. Ama bence yanlış. Çünkü kız çocuklarını bu cümlelerle adeta evlenmeye can atan varlıklar haline getiriyoruz. Kızlar yetiştirilirken hep iyi koca ve zengin koca düşünenlere dönüştürülürken erkekler de evlenmeyi düşünmeyen, gününü gün edenlere dönüştürülüyor.

Düşünün ben bile evli ve özgür olduğumu savunuyorum ki öyleyim, ama kocamın ek kredi kartını kullanıyorum. Ekonomik olarak demek ki özgür değilmişim.

Belki işin esprisi ama kadınlar zaten ekonomik olarak, eğer zengin bir babanın tek çocuğu değilse erkeklerle dünyanın bir çok yerinde maalesef eşit değiller.

Ben eşitsizliğe inanıyorum. Çünkü eşit kelimesi zaten var olmayan bir özgürlük için gösterilen mücadeleyi işaret ediyor. Hatta eşitlikten bile söz ederken eşitsizliği işaret ediyor.  Ya mutlusundur ya mutsuz. Ya kötüsündür ya iyi. Ya bencilsindir ya da değil, ya açsındır ya da tok, ya kadınsındır ya da erkek.  Sana kimse doğarken erkek olacaksın diye bir katakulli yapamıyorsa demek ki eşitlik ya da eşitsizlik de insanın düşüncesinde ürettiği bir fasa fisodur, yüzyıllardır insanları esir eden…

Ben İnsanlığa, canlılara zarar vermeyen herkesi çok seviyorum. Saygılı olan her varlık benim için baş tacıdır.  Erkek ya da kadın, mühim olan insanlık.

 

 

Havva LAKUTOĞLU

Benzer Yazılar

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir